-
1 yüz
yüz1 hundert; Hundert f;yüzler Hunderte pl;yüzlerce Hunderte von;yüz numara WC n (00);yüz21. subst Gesicht n; Oberfläche f; Vorderseite f, Front f (eines Gebäudes); Seite f, Abhang m (eines Berges); rechte Seite (eines Stoffes); rechts (stricken);yüz akıyla ehrenvoll;-den yüz bulmak abw verwöhnt werden;-den yüz çevirmek fig jemandem die kalte Schulter zeigen; sich abwenden von D;yüz göstermek auftreten, sich zeigen; (jemandem) zugetan sein;-le yüz göz olmak abw auf vertrautem Fuße stehen mit, seinen Ansehen verlieren bei;yüz kızartıcı schändlich, schmachvoll;-e yüz tutmak nahe daran sein zu (+ inf), nahe sein D;-e yüz vermek abw jemanden verwöhnen;yüz yüze gelmek sich (plötzlich) gegenüberstehen; einander begegnen;yüze gülmek katzenfreundlich sein; freundlich wirken;rahat usw yüzü görmek endlich Ruhe usw haben;-in yüzü gözü açılmak frech werden; wieder sauber usw sein;yüzü kara mit Schande bedeckt;-in yüzü kızarmak schamrot werden;-in -e yüzü olmamak sich nicht trauen, zu …; nicht aushalten können A;-in yüzü suyu hürmetine zum ehrenden Andenken an A;-meye yüzü tutmamak sich nicht trauen (etwas zu fordern);yüzü yumuşak nachgiebig, weichherzig;yüzüne bakılır ganz hübsch;yüzüne bakılmaz sehr unschön;-in yüzüne bakmamak jemanden nicht mehr sehen wollen; jemanden absichtlich übersehen; fig jemanden schneiden;-in yüzünü ağartmak jemanden mit Stolz erfüllen;yüzünü kara çıkarmak jemanden schmähen, besudeln;-den yüzünün akıyla çıkmak sich ehrenvoll aus der Affäre ziehen, sich (D) zu helfen wissen2. postp bu yüzden deswegen, aus diesem misslichen Grund;-in yüzünden wegen G, aus D (negativ);benim yüzümden meinetwegen, durch meine Schuld;dikkatsizlik yüzünden aus Unvorsichtigkeit;kar yüzünden der Schneefälle wegen, durch Schnee(fall)
См. также в других словарях:
yüz bulmak — ilgi ve yakınlık görmek Akça pakça bir hanım gördü mü biraz da yüz buldu mu hemen bohçacı madamlardan birini evine gönderir, pırlanta gerdanlık vadedermiş. S. M. Alus … Çağatay Osmanlı Sözlük
yüz — 1. is. 1) Başta, alın, göz, burun, ağız, yanak ve çenenin bulunduğu ön bölüm, sima, çehre, surat Bir güzel çocuk yüzüyle gülümsüyor. S. F. Abasıyanık 2) Yüzey, satıh Suyun yüzünde. 3) Kesici araçlarda ağız Bıçağın keskin yüzü. 4) Bir kumaşın… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yüzlenmek — nsz Şımarmak, yüz bulmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
Xanadu Resort Hotel — (Белек,Турция) Категория отеля: 5 звездочный отель Адрес: Belek Tourism Center … Каталог отелей
Türkische Sprache — Türkisch (Türkçe) Gesprochen in Türkei, Zypern, Bulgarien, Griechenland, Mazedonien, Rumänien, Kosovo, außerdem unter türkischen Migranten in Westeuropa, Nordamerika und Australien Sprecher Geschätzte 6 … Deutsch Wikipedia
arka — is. 1) Bir şeyin temel tutulan yüzünün tam ters yanı, ön karşıtı Evin arkasında bahçe var. 2) Bir şeyin sırt durumunda olan yüzeyi Çocuğun arkası ağrıyormuş. 3) Geri kalan bölüm, kısım Masalın arkası. Yazının arkası. 4) Art, peş 5) Otururken… … Çağatay Osmanlı Sözlük
geçmek — e, er 1) Bir yerden başka bir yere gitmek Elindeki kitabı bırakıp bulundukları odaya geçtim. T. Buğra 2) den Bir yandan girip diğer yandan çıkmak İplik iğne deliğinden zor geçti. 3) den Yol, araç veya akarsu bir yerin yakınından veya içinden… … Çağatay Osmanlı Sözlük
meydan — is., Ar. meydān 1) Alan, saha Yüz binlerce asker sokakları, meydanları, kırları dolduruyordu. Ö. Seyfettin 2) Yarışma, eğlence veya karşılaşma yeri Şehir kapılarının önündeki meydanlarda davul zurna çalınıyor, cirit, bar oynanıyordu. A. H.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
zeval — is., li, esk., Ar. zevāl 1) Yok olma, yok edilme 2) Suç, kabahat, sorumluluk 3) Bozulma 4) Öğle Birleşik Sözler zeval vakti Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller zeval bulmak zeval vermek zeval vermemek zevale ermek zevale yüz tutmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
eline geçmek — 1) kazanmak, edinmek, elde etmek Evi sattım, elime bin iki yüz lira kadar bir şey geçti. Ö. Seyfettin 2) rastlamak, bulmak Eline geçen her kitabı okur. 3) yakalamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
TASADDİ — Bir işe başlamak. * Taarruz etmek. * Yüz döndürmek. * Tesadüf etmek. * Vuku bulmak … Yeni Lügat Türkçe Sözlük